Edip yüksel son 30 yılın, "yüksel" soyadı da son 60 yılın çok önemli figürlerinden bir tanesi. Bu nedenle uzun uzadıya yazmak istiyorum. Türkiye islam anlayışının yönelimi açısından kısa kesilmeyi hak etmiyor.
Filmlere konu olacak cinsten çok enteresan bir hayat hikayesi var kendisinin. inanılmaz şeyler yaşamış. Abisi zamanında siyasi kürtçü sebeplerden ötürü öldürülmüştür. Babası edip'in öldürülmesi gerektiğini söyleyip mürted ilan etmiştir. Tüm yakınları ona sırtını dönmüş savaş açmıştır. Ülkesini terk edip sıfırdan başlamak zorunda kalmıştır. Tüm bunların fitili ateşleyen yakın dostu reşat aynı gerekçeler ile idam edilmiştir. Tüm imkanlar elindeyken birden ayakları altından çekilivermiştir.
Gerçekten bazen düşünüyorum da her insanın altından kalkamayacağı şeyler yaşamış. Bazı geceler sırf bu adamın başına gelenler adına hüzünlendiğim olmuştu. Bunu kendisine de söylemiştim.
Doğru ve ya yanlış büyük imtihanlar yaşamış. Kaldırabilecek iradeyi de mertçe ortaya koyabilmiştir.
Her şeyden önce hakkını vermek gerekir ki bugün türkiye'de "kuran müslümanlığı" adına her ne yapılabiliyorsa sebebi işte tam olarak bu adamdır.
Bu adamın cürretkar tavırlarıdır. islam ile az biraz ilgilenen her kim varsa bu adama kesinlikle saygı duymalıdır.
Eskiden daha çok olmakla birlikte bazı insanlar gerçeği görür, kimileri aksaklıkları fark eder ama bunu dillendirme cesaretini hiçbir zaman kendilerinde göremezler. 100 yılda bir çıkar böyleleri mehmet akif gibi onlar da çok cılız kalırlar.
Zaten bütün dünya çapında baktığımız zaman bir şeylerin kesintisiz bir şekilde aşina olarak ters gidebilmesi, gayri ahlaki, olağan dışı, mantık dışı, hukuk ve yasa dışı işlerin inadına devam edebilmesinin sebebi kabahat sahiplerinin arsızlıklarından öte bu kabahate sessiz kalabilen bir takım insanlardır.
Avrupa kiliselerinde yıllardır bilinen bir mesele vardır mesela, çocuk taciz ve tecavüzleri.
Bu gayri ahlaki durumların kutsal mekanlarda bu şekilde devam edebilmesinin sebebi sadece ahlaksız bir takım papazlar değil duruma sessiz kalan ört pas eden diğer bireylerdir. Bu örnek nerden aklıma geldi bilmiyorum ama
spotlight filmi çok güzeldir bu konuda.
Neyse edip'in "
norşin'den arizona'ya" isminde sanırım otobiyografik bir kitabı var. Okumadım ama muhtemelen enteresandır. Haa vaktiniz varsa eğer okumaya bence değer. Hatta kendisinin hikayesi bir kişisel gelişim/başarı öyküsü olarak bile ele alınabilir.
2000 yılında çıktığı bir programa kardeşi bağlanıyor edip'in.
Müfit Yüksel. Anlaşılacağı üzere bildiğin ergen irisi bir tavrı var. inanılmaz öfkeli. Edip yüksel'e hitaben onun manevi bir makam peşinde olduğunu, şan ve şöhret adı altında bunları yaptığını aslında 19 sistemine bile kalben inanmadığını egosundan ötürü yaptığını söylüyor.
Edip Yüksel'in yüz ifadesi beni çok etkilemişti.
Kardeşi tarafından sırf bir şeyleri kıramadığı için açıkça iftiraya uğruyordu. Sırf kendi putlarını savunmak için kardeşini karalıyordu.
Edip de aşağı yukarı şunları söylemişti; "ben zamanında zaten çok meşhur ve şöhretliydim. Kitaplarım en çok satan kitaplar arasındaydı, ailem arkamdaydı, param vardı, çok önemli arkadaş çevrem vardı, dini çevrelerce adeta bir kahraman olarak görülüyordum. Benim için çok zor bir eşikti. Biliyordum ki her şeyimi kaybedecektim hatta hayatımı bile tehlikeye atacaktım. Bu realiteyi bari görmezden gelme."
Gerçekten de anlattığı gibiydi. O dönem birlikte olduğu insanların çoğu gerçekten çok önemli yerlere geldiler. Hatta aralarından cumhurbaşkanı ve başbakan çıktı, gazeteci yazarlar çıktı. Bu topluluğun prensi de
molla sadrettin'in en başarılı oğluydu.
Gel gör ki her şeyini gerçekten kaybetti. Ölümle tehdit edildi. Babası onun dinden döndüğünü ve katlinin gerektiğini dillendirmişti.
Yani demem o ki bugün
cübbeli ahmet gibi bir kariyerin birden "bütün hadisler uydurmadır." diyebillmesi gibi bir şeyden söz ediyoruz.
Abartıyorum anlaşılmak istiyorum bugün cübbeli vahiy alsa yine de çıkıp bu lafı edemeyebilir. Elde ettiği manevi kanaat önderliğini kaybetmek istemeyebilir.
Hatta bırakın cübbeli'yi aranızdan kaçınız inandığı değerler uğruna tüm hayatından, tüm kariyerinden, tüm çevresinden vazgeçebilir?
Bakın edip yüksel isterse ata tapınan bir adam olsun bu inanca sadık tavrı gerçekten inanılmazdır.
Bugün cübbeli ahmet bile kendisi hakkında konuşurken dikkatli davranır. Edip için o çok alim bir adam olacaktı reşad diye bir meczupun ardına takıldı gitti kayboldu şeklinde konuşmuştur.
Babası
sadrettin yüksel zamanın en büyük "sünni" alimi olarak görülen kürt bir kanaat önderiydi. Hakkında yazılan makalelerin haddi hesabı yok.
Kendisi hakkında geleneksel islam çevresinde tek bir yanlış itham yok. Büyük alim molla sadrettin olarak görülüyor.
Zaten kendisinin çocuklarının da neredeyse tamamı önemli şahsiyetlerdir. Başarılı figürlerdir.
Edip yüksel de o alimin dizinin dibinde yetişmiş boğaziçi üniversitesi kazanmış umut vadeden bir adam. Kitapları okunuyor, islam adına büyük bir hareketin mihengi olarak görülüyor.
Hadis külliyatını okuyor, hadis usulü dersleri alıyor, fıkıh öğreniyor.
Bir karar veriyor ve kuranın mesajını insanlara anlatmak için hayatının kırılmasını yaşıyor.
Ardından babasıyla büyük bir mücadele başlıyor.
Babası en sonunda kendi oğlunu mürted ilan ediyor.
Edip fikir suçundan hapse girdiği için boğaziçinden ayrılıyor üniversiteye tekrar giremiyor. Ölüm tehditleri alıyor kendi deyimiyle amerika'ya hicret ediyor.
Orada lise diplomasını tekrar alıyor. Orada hukuk bölümünü okuyup doktorasını felsefe üzerine yapıyor.
Kelimenin tam anlamıyla sıfırdan başlıyor yani.
Ne uğruna?
Sadece ve sadece inandığı değerler uğruna.
Allah için, tevhid için yapıyor tüm bunları. Sevmezsiniz ayrı, haklı bulmazsınız ayrı ama gösterdiği bu özveri akıl almaz bir özveri.
Aklıma ısrarla tek bir örnek geliyor. Denk tutmak niyetim asla yok ama aklıma
hz. ibrahim'den başka bir örnek gelmiyor.
inandığı şey uğruna, allah uğruna her şeyinden ama her şeyinden vazgeçen tek bir figür, o da hz. ibrahim.
Benim de kuranda en beğendiğim peygamber kıssasıdır aslında onun hikayesi de.
Allah adına gerçekten her şeyden vazgeçebilmek mümin olabilmenin önemli bir şartı çünkü.
Edip yüksel'in hikayesi inanç nedir? Ne işe yarar? sorularını tekrar gözden geçirilmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi.
Soru şu; kaçınız inandığı değerler uğruna hayatını göze alabilir? Ölümü göze almak kolay. tüm sermayesini, birikimini, ailesini, dostlarını inandığı değerler uğruna feda edebilme yiğitliği kaçınızda var?
Yoksa bunları göze alabilecek kadar güçlü inançlara sahip değil misiniz?
işte asıl mesele bu.
işte gerçek bir karakter ortaya koyabilme meselesi bu.
işte gerçek bir omurgalı duruş ortaya koyabilme iradesi bu.
Yoksa "kimseyle papaz olmayayım, kalabalıklara sığınayım, referansım onlar olsun en azından kafam rahat olsun" şeklindeki gizlenmiş inanç anlayışının sözlükteki karşılığı "omurgasızlık."
Edip yüksel'in bahsettiği şu 19 meselesine gelirsek. O konuda uzun uzadıya yazabileceğim şeyler yok. Kuranda 19 üzerine bir şeylerin olduğu gün gibi açıktır.
Bir kere kim tarafından yazılmış olursa olsun içerisinde "üzerinde 19 var" şeklinde bir göndermesi bulunan bir kitabın 114 suresi varsa ve her surenin ilk cümlesi 19 harfli bir cümle ise(besmele) 19 üzerine düşünmek kesinlikle değerli bir düşünmedir.
Peki nedir bu 19 meselesi.
işte orası çok uzun hikaye. Çok farklı iddialar, önemli detaylar var. 19 ile ilgili ayet sayı ve verilerine girmek istemiyorum.
1.5 senedir falan da ciddi ciddi hayıflanıyorum. Keşke arapça bilsem, en azından harflere ve cümlelere aşina olabilsem diye. Çünkü bu iş öyle bol keseden atmakla olmaz. Gerçekten sayıp şahit olmak gerekir. Du bakalım ileriye dönük o yönde düşüncelerim var.
19'da bir sır gerçekten var.
Ama işte şu tevbe suresinin son 2 ayetini kurandan saymama olayı tamamen balon bir fiyaskodur. Edip yüksel'in en büyük handikapı maalesef bu 19 meselesi ve bu iki ayettir. onun dışında komplike bir adamdır. Ama 19 konusunda fazlasıyla tutarsız bir adamdır.
Belki başka zaman yazmak gerekir ama 19 meselesinin ardından 2 ayet silme olayında ben son derece netim. Tamamen safsata. Maalesef yanlış yapıyor edip. Hem de çok büyük bir yanlış.
Allah'a onun için dua ediyorum. Böyle bir insan, böyle bir inanç ahlakına sahip bir insan senden benden çok hak ediyor dua edilmeyi.
inşallah affedilmez hatalar içerisinde değildir. Tabii ben de :))
Kendisi artık o kadar çok şey yaşamış o kadar moron insanla muhatap olmak zorunda kalmış ki kafayı hafiften sıyırmasının sebebi bence bu. Çok sinirli. Tartışmak çok zor kendisiyle.
19 ve 2 ayet silme olayına getirilen eleştirilere karşı "bu adamların ayetler umrunda değil. kendi hadis kitaplarıyla kurana yüzlerce ortaklık boca ediyorlar, kurandan ayette siliyorlar, ayet de ekliyorlar. Bu kafanın 2 ayetle derdi olabilir mi?" şeklinde bir savunma yapıyor mesela.
Ama ben yemem bu savunmayı.
Bu savunma sünnilere karşı söker. Şiilere karşı söker. Haklıdır da. Nesih ve mensuh inancına sahip bir insanın edip'i 2 ayet için mürtet ilan etmesi çocukça.
Ama bunun konuyla ilgisi yok. Hele ki benim üzerimden konuyla hiç ilgisi yok. işte böyle olunca agresifleşiyor. Gerçekten artık yorulmuş bazı eleştirileri bin defa işitmekten. Agresifliği de tamamen etki tepki meselesi. Adama çok yükleniliyor. Bence iyi bile dayanıyor.
Bu üslubunun ara sıra kayması göte göt demek zorunda bırakılmasından ötürü.
Ama hadis konusunda son dönem türkiye'sinin en iyilerindendir. Bu konuda onu eleştirebilecek sünninin yürek yemiş olması gerekir.
Afedersiniz göt ister.
Klasik
ad hominemlerin hiçbirini kendisine yapamazsınız. Bu sebeple de kendisiyle hadis üzerine tartışmaktan korkulur.
Çünkü edip arapça bilir, ingilizce bilir, kürtçe bilir, farça bilir, felsefe bilir, matematik bilir, mantık bilir.
Hadis külliyatını bilir,
hadis usulü zırvalıklarını bilir, ravi bilir, siyer bilir, islam tarihi bilir. Babasından, eğitiminden, çevresinden ötürü bunları bildiğini de karşısındaki de bilir.
Yani senin "ilmin ne ki lan tırrık" şeklinde küçük sünni latifelerini kendisine yapamazsınız.
Komple donanım sahibidir kendisi. Bu donanımlı kişiliğinden ötürü de isterse ata tapsın kendisinin önünde saygıyla eğilirim.
Bunlara rağmen
şu hacı amcanın(ismailağa şeyhi) kendisini davet edip tartışmak istemesi çok sağlam hareket. Helal olsun demiştim. Tartışma uzun ama güzel bir tartışmadır.
Keşke diyorum hep keşke, bu kadar keskin bir şekilde türk halkı ile ayrılmasaydı. Keşke bu kadar fazla antipati toplamasaydı. Keşke o 2 ayet inanışında olmasaydı. Ya da dillendirmeseydi diyemiyorum çünkü öyle bir karakter değil. Ama keşke o konuya başka pencereden bakabilseydi.
Türkiye için, türk islam hareketi için son 50 yılın en büyük kayıplarından bir tanesi kendisi olabilir çünkü.
Edip'in bu yanlış tebliğ tavrından ders alan ve ona göre hareket eden çok insan var bu arada.
Bunlardan bir tanesi de
caner taslaman'dır.
Eskiden beridir tanışık olmalarına rağmen, hatta fikirlerini doğrudan ondan da aldığı olmasına rağmen, hatta belki isimsiz ortak kitaplar çıkartmalarına rağmen asla yan yana gelmiyorlar.
Edip'in yaptığı hataları yapmamak için özen gösteriyor caner taslaman.
Bu da ek bilgi olsun. Kendisinin dolaylı ya da doğrudan etkilediği çok insan vardır yani.
Öyle işte. Şimdilik içimden bunlar geldi. Edip yüksel çok farklı bir karakter. Eşine az rastlanır cinsten bir adam. Neresinden tutarsanız tutun istifade etmek lazım.
Agrasif üslubu, laçka tavırları, bazı yüzeysel hareketleri sizi yanıltmasın. Bi bu kadar da toprağının altında vardır yani.
Ama her şeye rağmen tüm zorluklara "allah'ın rızasını kazanmak için göğüs germesi" hayatımın sonuna kadar örnek alacağım ve yanına yaklaşmak istediğim bir duruştur.
Hayran kalmamak elde değildir.
Son olarak bir de kürtçü siyasi fikirleri çok göze batar. Haklılar da.
Edip'in bir diğer handikapı da budur elbette ama bence hiç elleşmemeliydi.
Kendisinin yanlış tutumunun temelde ne olduğu da ortaya çıkıyor böylece; duracağı yeri bilmiyor. Sınır neresi bilmiyor.
Bazı realiteler üzerine fazla bina dikiyor. O da tutmuyor sonra da yıkılıyor işte.
Sonuç ne biliyor musun?
Edip falan mesele değil.
ibrahim peygamberden alınacak çok ders var.
ibrahim'le, beraberinde olanlarda sizin için çok güzel bir örnek vardır. Hani, onlar toplumlarına şöyle demişlerdi: "Biz sizden de Allah dışındaki kulluk ettiklerinizden de uzağız. Sizi tanımıyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz Allah'a, yalnız Allah'a inanıncaya kadar, sürekli düşmanlık ve nefret olacaktır." Ancak ibrahim babasına şöyle demişti: "Senin için hep af dileyeceğim ama Allah'tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz! Dönüş yalnız sanadır!"
Mümtehine/4